İslâmcılık : Bir Modern Melankoli Eve Dön(eme)mek!
Doç. Dr. Yasin AKTAY
18 Şubat 2005 - 16:30
Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yasin Aktay konuşmasında, İslâmcılık-modernleşme ilişkisi, İslâmcılığın zihnî temelleri ve oturduğu tarihî ve sosyo-politik arkaplan etrafında Yahudilik’ten ödünç aldığı sürgün, diaspora ve Siyon’a dönüş kavramlarını kullanarak bir İslâmcılık tahlili ortaya koydu. Bu tahlil, bir açıdan, Aktay’ın bizzat konuşmasının başında ortaya attığı “Müslümanların bir Siyon’a ihtiyacı var mı?” sorusuna verdiği “hayır” cevabının bir açılımı olarak okunabilir.
Aktay’a göre İslâmcılık, bir hicret ve yol alış dini olarak tüm dünyaya açılımı vurgulayan, gerçekçi ve yapıcı özellikteki İslâm’ın sürgün ve eve dönüş motifleri etrafında kurgulanan, ütopik ve zorlamacı bir modele ya da ideolojiye dönüştürülmüş biçimidir. Bu dönüştürme ihtiyacının merkezinde ise hilafetin ilgası hadisesinin yarattığı ve hilâfetin ilgası sonrası dönemin siyasî ve kültürel şartları yatmaktadır. Zira hilâfetin ilgası müslümanları siyasî bütünleyicilikten uzak yegane dinî grup haline getirmek suretiyle başıboşluk ve bölük pörçüklük psikolojisinin doğmasına sebep olmuş, takip eden hızlı sekülerleşme süreci ise âlim ve aydınları bir nevi savunmasızlık ve beklentisizlik şeklindeki ruh haline ve kaçış psikolojisine itmiştir. Fıkhî prosedürlerin işletilmesindeki yetersizlik sebebiyle klasik ulemanın yerini alan M. Akif Ersoy, N. Fazıl Kısakürek, Nuri Pakdil, Sezai Karakoç ve İsmet Özel gibi edebiyatçı-aydınlar tarafından temsil edilen İslâmcılık görüşü, modern insanın ortak sıkıntısı olarak aidiyet probleminin çok derinden hissedildiği ve fakat olanları manalandırıp çözüm üretmede etkisiz kalan, küskün ve kötümser bir ruh halinin ve yabancılık hissiyatının belirlediği, siyaset karşıtı ve ütopik bir perspektife oturmaktadır. Dolayısıyla İslâm’dan İslâmcılığa geçiş sürecinde, şimdiki durumu ve yolu önemseyen süreç fıkhının ve olaylara karşı gerçekçi, pozitif ve yapıcı tutum takınmayı gerektiren siyasetin yerini, mevcut şartları yok sayan, hayatla devamlı didişen, tarihin akışını tersine çevirip geçmişe dönmeyi ön gören ve bu haliyle siyonist eğilimi çağrıştıran ütopik ve despotik bir model almaktadır.
Halbuki, Aktay’a göre, müslümanların yapması gereken şey sürülmüşlük ve eve geri dönüş ya da yenilgi ve rövanş duygusunun şekillendirdiği ütopik modeller yerine, hali lehlerine çevirecek, gerektiği yerde uyumlu gerektiği yerde çatışmacı, ama her hâlükârda yapıcı ve makul bir siyasetin gerçekleştirilmesidir.
|